7. Antidepresanlar: Gerekli mi, riskli mi?
- Cenan Hepdurgun
- 5 Kas 2024
- 8 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 30 Kas 2024
Bölümü Dinlemek İçin Bağlantılar:
Otomatik Oluşturulmuş Bölüm Metni:
Merhabalar, bu bölümde psikiyatri pratiğinde en çok kullanılan ilaçlardan, antidepresanlardan bahsedeceğiz. Türkiye'de yılda 60 milyon kutudan fazla antidepresan reçete ediliyor. Her 20 kişiden biri şu anda bir antidepresan kullanıyor.
Hayatının herhangi bir döneminde kullanmış olmayı sorarsanız, bu oran yaklaşık 5-6 kişide bir. Yani siz ya da ailenizden bir başkası hayatında hiç antidepresan kullanmadıysa, siz eşine az rastlanır, zor bulunur bir ailede yaşıyorsunuz demektir. Hemen herkesin hayatına bir yerlerden temas eden ilaçlar antidepresanlar.
Bu bölümde yanıt arayacağımız sorular, antidepresanlar işe yarıyor mu, yoksa placebo'dan bir farkları yok mu? İlaç kullanmasak da sorunlarımızı kendi kendimize çözsek daha iyi olmaz mı? Bu ilaçlar gereğinden fazla mı kullanılıyorlar? Yan etkileri neler? Zararları var mı? Bağımlılık yaparlar mı ve ne kadar süre kullanılabilirler? Ne biliyorsa hoş geldiniz. Ben Cenan, psikiyatri uzmanıyım. Bu kanaldaki yayınlarda insan zihnini derinlemesine ele alıp, gündelik davranışların kökenlerini açıklamayı, böylece hem kendinizi hem de çevrenizdeki insanları daha iyi anlamanıza yardımcı olmaya hedefliyoruz.
Kongrelerde sunum yapacağımız zaman bir ilaç firmasıyla ilişkimiz var mı? Başlangıçta bunu belirtmemiz gerekiyor. Ben bu yayında da söyleyeyim, benim herhangi bir ilaç firmasıyla ilişkim yok. Aradaki 2,5 yıllık sorunlu hizmet macerasını saymazsanız, 2013 yılından bu yana Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde çalışıyorum.
Bu bölümdeki amacım, hem kendi görüş ve deneyimlerimden, hem de bilimsel verilerden yola çıkarak antidepresanlarla ilgili yararlı olabilecek bilgiler sunmak. Biliyorsunuz kanalın genel ilkesi, burada anlatılanlar kimsenin tanısı veya tedavisi için tek başına kullanılamaz. Kişiye özel doğru bilgiyi ancak onu muayene eden doktor verebilir.
Antidepresanlar çeşit çeşit, çok farklı etki mekanizmaları var. Bizim bu bölümde konuşacaklarımız, başlıca serotonini arttıran ve yan etkilerinin az olması nedeniyle iskeletli proteinde en çok kullanılan ilaçlar SSRI'ler. Serotonini geçen bölümde anlatmıştık, oradan bir iki şeyi hatırlatmak istiyorum.
Gerçi bu bölümü anlamak için bir önceki bölümü dinlemiş olmanıza gerek yok ama eğer dinlemediyseniz bundan sonra bence onu da dinleyin. Sonuçta bedava ve ekstra bilgi. Orada demiştik ki serotonin bir anahtara benziyor.
Beyindeki görevliler bu anahtarlarla hücrelerin kapısını açıyorlar ve işleri neyse yapıyorlar. Antidepresan ilaçlar da ortalıktaki anahtar sayısını arttırıyor. Böylece daha çok görevli anahtar buluyor.
Bunlar kapıları açıp hücrelerde kendi işlerini yapabiliyorlar. Bu ilaçların işe yaraması için sadece anahtarların artması yeterli değil. İşçilerin de kapıyı açıp içeri girmesi, çalışması gerekiyor.
Bu yüzden ilaçların rahatlatıcı etkisi bazen birkaç hafta sonra başlayabiliyor. Günümüzde en çok kullanan antidepresanlar beynin olumsuz duygularla harekete geçen alarm merkezi amigdalayı baskılar. Yani alarm olur olmaz şeylere çalmamaya başlar.
Böylece kafaya taktığınız, alarmı çaldıran şey neyse siz onu takmamaya başlarsınız. Yine geçen bölümde söylemiştik bu alarmın çalmaması mutlu olmakla aynı şey değil. O nedenle serotonin mutluluk hormonu diyemeyiz.
Antidepresanları da mutluluk ilacı diyemeyiz. Aslında bence antidepresanlara antidepresan da dememek gerekli. Çünkü öyle denince sadece depresyonda kullanılıyormuş gibi geliyor.
Mesela hastaya kaygı bozukluğu için bir ilaç yazıyorsunuz. Üstünde antidepresan yazdığı için haklı olarak ''Hocam ben depresyonda mıyım?'' diye soruyor. Bu yüzden bence kafaya takmama ilacı iyi bir tabir.
Kafaya takmama bu ilaçların en çok görülen ortak etkisi diyebiliriz. Her ilaç birbirinin aynısı değil, farklı ilaçların başka kullanım alanları da olabiliyor. O zaman ilk iki soruya yanıt vermiş olduk.
Antidepresanlar işe yarıyor mu? Evet. Placebodan farkları var mı? Evet var. Burada icraatın içinden bilgi vereyim.
Günlük pratikte antidepresanlar bilimsel çalışmalarda olduğundan daha etkili. Çünkü bilimsel çalışmalara etik nedenlerden çok ağır hastalar alınmıyor. Sonuçta bir gruba bile bile placebo vereceksiniz.
Mesela intihar düşüncesi varsa çalışmaya dahil edilmiyor hastalar. Çalışmalar hep hafif hastalarla olduğu için placebo ile gerçek ilacın farkı daha az ortaya çıkıyor. Depresyon, ansiyete bozukluğu, obsesif kompresif bozukluk bunlar gerçekten ağır olduğunda placeboyu bırak psikoterapilerin etkinliği bile düşüktür.
Bu hastalarda ilaçlar hayat kurtarıcı olabilir. O halde gerekli olduğu yerlerde bu ilaçlar çok yararlı olabiliyor. Peki gereksiz yerlerde kullanılıyor mu ya da gereğinden fazla kullanılıyorlar mı? Bu soruya bilimsel bir yanıt vermek çok zor.
Çünkü her kullananda tek tek gerek var mıymış yok muymuş bunu nasıl inceleyeceksiniz? Bazen de şöyle olur hasta der ki hocam ben çok iyi oldum ama ilaçtan mı yoksa yeni bir sevgili buldum o yüzden mi iyi oldum bilmiyorum. Hangisi ne kadar etkili oldu kesin söylemek mümkün değil. Belki de ilaç olmasa sevgiliyi bulamayacaktı depresyonu geçmediği için.
O zaman insanın aklına şu soru geliyor ilaç yardım etti sevgiliyi buldu şimdi de iyi oldu ilacı bıraksın mı? Bırakmasın çünkü ilacı bırakınca şikayetleri iğnelerse bu sefer sevgilisiyle de arası açılabilir. O yüzden tıbbi endikasyon neyse en iyisi ona uymak. Eğer kişi gidip de kendi kafasına göre bir ilaç başlamadıysa bir doktor onu muayene edip ilaç başladıysa onu doğru kabul etmek durumundayız.
Gerekli gereksiz kullanım diye bir bilimsel çalışma yapmak mümkün değil. Biz ne yapabiliriz? Farklı ülkeler arasında antidepresan kullanım sıklığını mesela araştırabiliriz. Türkiye'de antidepresan kullanımı çok mu? Avrupa ile kıyaslarsak İngiltere, Almanya, Fransa, İzlanda, Portekiz, İspanya, İsveç, Finlandiya, Danimarka, Belçika, Avusturya'da kişi başına düşen antidepresan kullanımı Türkiye'den daha yüksek.
Bunların hemen hepsi de insanların kolay modda hayatını yaşadığı refah ülkeleri. Üstelik bunlar da öyle her önüne gelenin doktora gidip antidepresan yazdırdığı ülkeler de değil. Mesela İngiliz kılavuzlarında genellikle hafif hastalıkta hemen ilaç vermeyin, kendine yardım kitapları önerin, spor önerin, psikoterapi önerin falan der.
Bizde kitap okuyan da az, spor yapan da az, nitelikli psikoterapiye erişim de az, tüm bunlara rağmen antidepresan kullanımı da birçok ülkeden daha az. O zaman Avrupa ülkelerine göre bizde aşırı ilaç kullanımı var diyemeyiz. Bu da muhtemelen sağlık hizmetlerine erişimle ilgili.
Mesela başta şu anda antidepresan kullananlar yaklaşık 20 kişide bir demiştim. Siz podcast dinlediğinize göre muhtemelen sosyokültürel düzeyiniz düşük değil. Çıkın karşınıza çıkacak ilk 20 kişiye sorun şu anda antidepresan kullanıyor musun diye.
Muhtemelen birden fazla kişi çıkacaktır. Yani bu 20'de birin içinde ortalamayı düşüren, tıbbi hizmete erişemeyen bir grup var. Burada sadece doktor ya da hastane olmaması değil, kültürel sebepler, ekonomik sebepler, bazı önyargılar bunların hepsi sağlık hizmetlerine erişimi önleyebiliyor.
O zaman demek ki ülkede kişi başına düşen antidepresan tüketim sayısı da gereksiz ilaç kullanımı ile ilgili çok iyi bir veri değil. O zaman mecburen benim kişisel görüşümle idare edeceğiz. Acaba ilaç kullanan bazı kişiler aslında kullanmasa da olur mu? Tıbbi bir bakış açısıyla söyleyeyim.
Az önce de söyledik bazı hastalar kullanmazsa olmaz. Özellikle ağır hastalarda tedavisiz kalmış depresyon maalesef intiharla da sonuçlanabilir. Bir kısmı için de kullanmazlarsa da olabilir.
Tabi her hastalık farklı ama ben baş ağrısı gibi örnek vereyim. Bazen baş ağrınız korkunç şiddetli olmadığında kendiliğinden geçmesini de bekleyebilirsiniz ya da gidip ağrı kesici de alabilirsiniz. Özellikle hafif tablolarda eğer imkan varsa işine ehli kişilerce yazılmış kendine yardım kitaplarını okumak, düzenli spor yapmak hatta bazen arkadaşlarla konu komşuyla dertleşmek bile epey iyileştirici olabilir.
Eğer etrafınızda sizi gerçekten ilgiyle dinleyen, kendinizi anlatınca oh be gerçekten beni anladı diye hissettiğiniz birileri varsa tutun. Çünkü böyle bir insan bulmak çok kolay değil. Antidepresan ilaçlara karşı diğer ilaçlardan farklı bir bakış var.
Birçok kişi antidepresan kullanmayı bir yenilgi olarak görebiliyor. Artık baş edemiyorum, yardım almam lazım şeklinde. Halbuki baş ağrıyınca ağrı kesici içene vay be baş edemedi demiyoruz ya da hafif miyopisi varsa ve gözlük takmadan idare ediyorsa bravo çok dirayetli insanmış demiyoruz.
Bu inatlaşma bazen çok uzun süre sıkıntıya katlanmaya hem hayattan keyif alamamaya hem de verimin düşmesine yol açabiliyor. Kabul edelim hayat zorluklarla dolu, bizim ülkemizde belki birazcık daha zor. İlgilenmeniz gereken çok fazla şey var ve altından kalkmak insan işi değilse, düzenli spor yapmaya imkan yaratmak çok zorsa, etrafınızda sizi çok iyi anladığını bildiğiniz birileri yoksa ve en önemlisi doktorunuz gibi ben uygun görüyorsa ilaç kullanılabilir, neden olmasın.
Diyelim ki doktora gittik uygun gördü ve antidepresan başlayalım dendi. Yan etkileri olabilir mi? Tabi yine ilaca göre değişir. Genellikle hayatı zorlaştıracak yan etkilere rastlamıyoruz.
Hastaların en çok sordukları şeyleri yanıtlıyım. Çoğu ilaç uyku hali sersemlik yapmıyor, robot gibi olmuyorsunuz. Gerçekten kilo aldıran ilaçlar var, aldırmayanlar da var.
Zaten bir psikiyatristin aslında antidepresan seçerken en çok dikkate aldığı faktörlerden biri ilaçların yan etki profili. Mesela hastanın bir kilo bile almaya tahammülü yoksa ona göre bir ilaç seçersiniz. Ya da iştahı kapanmış, istemediği halde çok kilo vermiş bir hastaysa ona göre.
Bazen kemoterapi alan bu nedenle çok zayıflamış hastalar olabiliyor. O hastalar için örneğin kilo aldığımı bir avantaj haline gelebiliyor. Bazı ilaçlar başlarken biraz daha fazla bulantı yapabiliyor.
Onları çok düşük doz başlayıp yavaş yavaş arttırdığınızda bu sorunu çözebiliyorsunuz. Cinsel yan etkiler açısından da en çok orgazmda gecikme görülüyor. Bu erken boşalan erkekler için ilgi çekici olabilir ama bazen istek ya da sertleşme kalitesinde de bozulma olabiliyor.
O yüzden erken boşalma tedavisinde tıbbi bir endikasyonu yok. Bazı hastalar da duygusal donukluktan yakınabiliyorlar. Yani sadece olumsuz şeyleri kafaya takmama onlara karşı kayıtsız olma değil, olumluları da yaşayamama şeklinde.
Bunlar pratikte hastaların en çok gözleyip bize danıştıkları yan etkiler. Bu yan etkiler ortaya çıkarsa tedaviye ona göre yön veriyoruz. Sedosa asaltma, ilaç değiştirmek ya da iki farklı ilacı kombine etmek gibi.
Tabii hiçbir yan etki görmeyen de çok oluyor ya da nadir de olsa kanda sodyum düşüklüğü gibi daha ciddi yan etkiler gören de olabiliyor. Özellikle yaşlı hastalarda kalp ritmine ve diğer ilaçlarla etkileşime de dikkat etmek gerekiyor. Sonuçta bunlar ilaç mutlaka doktor önerisiyle kullanılmalı.
Bir de herhangi bir antidepresanın prospektüsüne baktıysanız görmüşsünüzdür. 2004 yılından bu yana antidepresanların çocuklar ve ergenlerde intihar riskinde artışa yol açtığına dair bir uyarının siyah kutu içinde yazması zorunlu. Bu üzerine çok tartışılan bir konu, özellikle ilacın başlandığı erken dönemde riskin arttığını gösteren veriler gerçekten var.
Söylemiştik ilaçların rahatlatıcı etkisi birkaç hafta sonra ortaya çıkabiliyor. Ama bir yandan da birçok durumda antidepresan kullanmamak da intihar riskini artırıyor. O yüzden böyle durumlarda genel eğilim tıbben antidepresan kullanmak gerekiyorsa aileyi de bilgilendirip ilaçların rahatlatıcı etkisi ortaya çıkana kadar dikkatli olup gerekli önlemleri alarak kullanma yönünde.
Peki bağımlık yaparlar mı? Net söyleyeyim yapmazlar. Buna biraz daha açık cevap vermek istiyorum. Çok sorulan, çok düşünülen bir soru.
Diyelim ki ansiyete ya da depresyon için bir antidepresan kullandınız, iyileştiniz. Doktorun size önerdiği doz ve sürede uygun şekilde kullandınız. İşte hastalığa göre genelde 6 ay, 1 yıl, bazen biraz daha uzun süre devam etmek gerekiyor.
Daha sonra da uygun takvimde azaltıp kestiniz. Bu sizin hayat boyu bir daha kaygı duymayacağınız ya da depresyona girmeyeceğiniz anlamına tabii ki gelmez. Özellikle psikiyatrik belirtileri ortaya çıkaran faktörler halen devam ediyorsa iğneleme tabii ki olabilir.
Böyle bir durumda da iyi gelen ilacı geri başlıyoruz. Hatta tekrar tekrar iğneleme olan bazı hastalarda ömür boyu ilaç önerdiğimiz de oluyor. Ama bu tıbbi anlamda bağımlıktan farklı bir şey.
Mesela alkol ya da madde bağımlısı birini düşünün. Bu kişi alkolle hiç tanışmadığı güne göre daha kötü bir duruma gelmiştir. Hem bedensel zararı hem maddi hem manevi sosyal kayıpları açısından.
Oysa antidepresanlarda olan şey ilacı hiç içmediğiniz hale geri dönmektir. Ben hayatımda hiç şöyle bir insan görmedim. Aslında hiçbir şey yokmuş, antidepresanlarla tanışmış, ondan sonra hayatı kaymış bir daha yüzü gülmemiş.
Nasıl şeker hastası, tansiyon hastası bir kişi ilaçları bırakınca şekeri tansiyonu yükseliyorsa bu da onun gibi bir şey. Yine aynı şeker hastalığı çok şiddetli boyutlarda değilse, hasta kilo verirse, egzersiz yaparsa, diyetine dikkat ederse bir süre sonra ilaca hiç ihtiyaç kalmayabiliyor. Antidepresanlar için de uygun doz ve süre kullandıktan sonra hiç ihtiyaç kalmaması muhtemel.
Peki son soru, ömür boyu ilacı kullanırsak kötü bir şey olur mu? Eğer doktor kontrolünde devam ediyorsanız, bazı ilaçlar için belli aralıklarla tahliller gerekiyor, onları yaptırıyorsanız ve orada da her şey yolunda gözüküyorsa endişe edecek bir şey yok gibi görünüyor. Sinsi sinsi bir organınıza zarar verdiği pek görülmüş bir şey değil. Yalnızca uzun yıllar kullanımda osteoporoz yani kemik erimesi riskinde artış olduğuna dair daha çok veri var.
Ama burada da şöyle bir sorun var. Eğer ilaç kullanmanız gerçekten gerekiyorsa, onu kullanmamanın sağlığınız üzerine etkileri muhtemelen çok daha fazla olacaktır. Uzun süreli sıkıntı hissi ve stresin birçok hastalıkla ilişkili olduğu zaten çok iyi biliniyor.
Özetleyecek olursak, antidepresanlar mutlaka doktor tarafından başlanmalı ve devam edilecekse de doktorla birlikte karar verilmelidir. Eğer bir doktor uygun gördüyse muhtemelen faydalarının risklerinden çok daha fazla olduğunu öngörmüştür. Eğer içinize sinmeyen bir şey varsa başka hekimlerden de görüş alabilirsiniz.
Bir takım yan etkiler olabilir. Bunlar genellikle yönetilebilirdir. İlacı kesince de geçer.
Bağımlılık yapmazlar. Bazı kişilerin ömür boyu bu ilaçları kullanması gerekebilir ama bu bağımlılıktan farklı bir şeydir. Halk arasında doktorlara çok söylenen şöyle bir laf var.
Derler ki Allah muhtaç etmesin, onlarsız da bırakmasın. Bence antidepresanlar için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Herkese hiçbir şeyi kafaya takmadığı günler dilerim.
Görüşmek üzere.
Comments